On dokuzuncu yüzyılın sonlarına kadar embriyoloji (cenin) üzerinde araştırma yapan tıp uzmanları, çalışmalarını ana rahmindeki bebeğin fiziksel gelişimi üzerinde yoğunlaştırıyor, embriyonun ruhsal yönden de gelişmekte olduğunu dikkate almıyorlardı.
Daha doğrusu, ana rahmindeki bebeğin fiziksel yönden gelişirken aynı zamanda ruhsal yönden de geliştiğini düşünmüyorlardı. Bilgisayarların ve gelişmiş elektronik araçların tıp alanına girmesi ile birlikte, embriyoloji uzmanları daha geniş araştırma yapma imkânı buldular.
Araştırmalar sonunda ana rahmindeki embriyonun ilk haftalarda nöronlar yoluyla, ileriki haftalarda, özellikle 10. haftadan sonraki fetus döneminde beyin yoluyla annenin ruhsal durumundan haberdar olduğunu; sevincini, üzüntüsünü, mutlu veya mutsuz olduğunu algıladığını, hareketleriyle bunu belli ettiğini ortaya koymuştur.
Araştırmalarda ayrıca ana rahmindeki bebeğin, annenin sesini ve odada çalınan müziği duyduğu, buna tepki verdiği gözlenmiştir.
Ana rahmindeki fetus, klasik müzik dinletildiğinde yumuşak hareketlerde bulunarak rahatladığını, yüksek tempolu pop müzik dinletildiğinde sert hareketleriyle rahatsız olduğunu belli etmektedir.
Anne sağlığı ve doğum uzmanları, anne adaylarına, gebe olduklarını öğrendikleri andan itibaren rahimdeki bebekleriyle konuşmalarını, ninniler söylemelerini, karnını okşayarak onlara “minik bebeğim seni seviyorum” demelerini, onlar için güzel hayaller kurmalarını ve bu hayallerini onlarla sesli olarak paylaşmalarını tavsiye etmektedir.
Ana Rahmindeki Bebeğe ve Anneye Bahşedilen Lütuflar Esirler arasında yana yakıla emzikli çocuğunu arayan bir anneyi gören Peygamberimiz (sav), yanında bulunan sahabelere sordu: “Bu anne bilerek çocuğunu ateşe atar mı?” Sahabe: “Atmaz ya Rasûlallah!” dediler.
Bunun üzerine Efendimiz (sav): “Allah yarattıklarına (çocuklara) karşı annelerinden daha şefkatlidir.” buyurdu.
Dişi yumurta hücresi ile erkek sperm hücresi fallop tüpü içinde buluşup döllenmeyi sağlaması, döllenen yumurtanın bölünüp çoğalarak rahme inmesi, rahim duvarına yapışarak hayatını devam ettirmesi ancak “mûcize” sözüyle açıklanabilecek öyle harika olaylar sonunda gerçekleşmektedir ki; akıl sahiplerini hayrette bırakıp “Allahu Ekber!” dedirtir. |