Çocuk terbiyesi ile ilgili katıldığım toplantılarda görüyorum ki, anne babalar, çocuklarını yetiştirme konusunda o kadar hassaslar ki, neredeyse çocuklarını bir kaşık suda boğuyor ve sonra da “çocuğum boğuldu, neden acaba…” diye, yardım bekleniliyor...
Çocuk terbiyesinde ana unsur, “aşırı müdahale edilen çocuk, yoldan çıkmaya aday çocuktur…” Anne-babaların çocuk terbiyesinde, çok hassas davranmaları, çok zaman dengesiz çocuklar yetişmesine zemin hazırlamaktadır… Fizyoloji ve psikolojisi normal olan bir çocuğun, gelişim süreci de normaldir. Çocukların anormalleşmesinde en büyük katkı çocuğun kendisi değil, dış etkenlerdir. Aşırı müdahale ve heyecan... Çok fazla ilgi ve yanlış yapılacak korkusu, çocuğu yanlış yapmaya teşvik etmektir...
Örneğin, bir anne “beş yaşında bir oğlum var ve son günlerde yalan söyleme alışkanlığı edindi. O kadar çok yalan söylüyor ki, ben de o da, bazen hangisi söylediğinin doğru, hangisinin yalan olduğunu karıştırır olduk…” demişti…
Tabii ki, bu annenin heyecanı, ve korkusu, çocuğunun kötü bir ahlak olan “yalan söyleme ahlakı”na sahip olacağı endişesinden kaynaklanıyordu… Yerine göre haklı bir korku idi. Ancak, bu çocuğun 5 yaşında olduğu dikkate alınırsa, beş yaş çocuklarının geçireceği bir dönem dikkate alınmaz ise, o takdirde, “acaba çocuğum yalancı mı oluyor?...” korkusu anneyi sarabilir... Halbuki çocuklar ve çocukların dünyasına ait dönemler bilinirse, bu annenin heyecanının boş olduğunu gözler önüne serilir…
İnsanın üç dünyası vardır…
Bir açıdan bakıldığında, sağlıklı bir insanın üç farklı dünyası vardır. Bunlar;
Uyku ve rüya dünyası
Hayal dünyası
Gerçek dünya
Sağlıklı bir bireyde, bu üç dünyanın var olması ve düzgün işliyor olması şarttır. Yetişkin insanlarda, bu üç dünya birbirinden net ve kesin çizgilerle ayrılmıştır. Hiçbir yetişkin kişi hayal kurduğu bir şeyi, gerçekmiş gibi anlatmaz. Eğer anlatıyorsa, bu bir davranış bozukluğudur. Yine hiçbir sağlı terbiye görmüş bir yetişkin, rüyasında gördüklerini, sanki gerçekmiş gibi anlatmaz. Bu bir taraftan bir davranış bozukluğu diğer yandan da, “şizofreni” belirtisidir...
Ancak çocuklar, ilk 7 yaş döneminde yukarıda saydığımız bu üç dünyayı birbirinden ayırt edemez. Onlar için rüya ile gerçek arasında bir fark yoktur. Ya da, hayal dünyası, tıpkı gerçek dünya gibidir...
Bazen çocuklar, rüyalarında gördükleri bir şeyi gerçek zannedebilir ve annelerine sanki gerçekte olmuş bir olay gibi anlatabilirler. Mesela çocuk, rüyasında okula gitmiştir ve okulda yaramazlık yaptığı için öğretmeni ona tokat atmıştır. Çocuk, bu rüyayı gerçek zannederek/kabul ederek, ertesi gün annesine “anne beni öğretmenim dövdü…” diyebilir. Siz de, çocuğunuzun bu sözüne güvenerek, çocuğunuzun öğretmeni ile tartışabilir ve onu suçlayabilirsiniz. Öğretmen, her ne kadar “ben çocuğunuzu dövmedim” dese de, çocuğunuzla eve gittiğinizde, çocuğunuz size öğretmenin nasıl dövdüğünü ve sınıfta herkesin gördüğünü, hatta dayak yerken de ağladığını anlatabilir…
Bu çocuk yalan mı söylemektedir?
Hayır… İlk 7 yaş dönemindeki çocuklar, rüya dünyasını (bilinçsizce) karıştırdığı için, size rüyasında geçen olayı anlatmaktadır. Rüya dünyası çocuk için gerçektir, ta ki, somut düşünme yaşı, yani 7 yaşına gelinceye kadar… Yedi yaşından sonra hala çocuğunuz, gerçek dünyanın dışında bir şeyler anlatıyor ise, işte o zaman tehlike çanları çalıyor demektir.
Tıpkı bunun gibi, çocuk, oyun esnasında, bebeğinin saçını tararken, oyuncak arabası ile oynarken, birçok hayaller kurar ve kurduğu bu hayallere kendisi gerçekmiş gibi inanır. Bazen, oyun esnasında farklı kişilerin ağzından konuşur ve cevap verebilir. Bütün bunlar, çocuğun sağlıklı bir süreç içinde geliştiğinin işaretidir.
Halbuki birçok anne baba, çocuklarının kendi kendilerine konuşmasının sakıncalı olabileceğini düşünerek, çocuklarını susturmaya ve konuşturmamaya çalışırlar. Oyun ve hayal dünyası olmadan çocuk, çocuk değildir ve kendini geliştiremez…
Çocuğun hayal dünyasında yaşadığı her şey gerçektir ve onu size gerçekmiş gibi anlatabilir.
Yukarıdaki annenin sorusuna yeniden dönecek olursak, “5 yaşındaki oğlum kadar çok yalan söylüyor ki, ben de o da, bazen hangisi söylediğinin doğru, hangisinin yalan olduğunu karıştırır olduk…” diye serzenişte bulunan annenin, korkularının yersiz olduğunu görmekteyiz. Bu çocuğun üzerine baskıcı metotlarla gitmek, çocuğun ufkunu daraltacağı gibi, çocuğu içe kapanık hale getirmekten başka da bir işe yaramayacaktır...
|